Röportaj: Leyla Hancı
2016
“Çalışmalarımda beden ön plandadır. Zaman zaman kadın bedeni odak noktasında olsa da bu bir hayranlık nesnesinden çok bir karabasan tasvirini andıracak bir atmosferdedir. Bedeni kullanırken bazen yücelterek bazen de sıra dışı bir kurgunun parçası olarak sunuyorum. Aynı zamanda beden kavramı bellek, süreç, kimlik, aidiyet, mekân, temsil gibi kavramlarla da iç içedir. Beden kavramını sorguladığımız anda tüm bu kavramları da sorgulamış oluyoruz aslında.”
Büyük boyutlarda gravür çalışmaları yapıyorsun. Gravür çalışmalarındaki resimsel kompozisyon ve hareketliliği göz önünde bulundurduğumuzda klasik gravür çalışmalarından farklı olarak oldukça resimsel bir dilin olduğunu söyleyebiliriz.
Çalışmalarımdaki eylemlerin yarattığı yanılsama ile bu devinimi hissedebiliyoruz. Bir yaşamın var olma düşüncesi ritimsiz, mümkün değildir. Bir eserin de durağan olması demek, yaşamadığı anlamına gelmektedir. Çalışmalarımdaki ritim ve hareket duygusunu beden hareketleriyle ortaya koyuyorum. Merkezi noktada ağırlık kazanmayan formlarla; esneklik, gelişme hareketlilik yakalamaya çalışıyorum. Bir odak noktasına dayanan komposizyonlarla ise; ritim, beraberlik, çekicilik hissini katabiliyorum. Çalışmalarımı oluştururken tüm bu değerleri dengelemeye ve uyum içerisinde olmasına gayret ediyorum.
İşlerinde çok belirgin bir hareket teması gözlemliyoruz. Bu statik olmayan durum ve pratik, işlerini gelecekte nasıl etkileyecek?
Gelecekte modern zamanın hayatımıza kattığı, tüketmeye meyilli olduğumuz -ilerleyen zamanlarda müzelerde yerini alan- materyaller üzerinde baskı denemeleri yapmayı arzuladığımı söyleyebilirim. Üç boyutlu formlar üzerine baskı denemeleri yapmak istiyorum.