Röportaj: Merve Kılıçer
2016
Merve Kılıçer’in çalışmaları, hareketini kırılgan dokular, yapılar ve deneylerden almakla beraber, belli koşullar çerçevesinde şekillenen insaniçi, insan-arası soruların görünürlük kazandığı anlar olarak belirebiliyor.
14. İstanbul Bienali pratiğini veya üretimini ne yönde etkiledi? Bu süreçte gözlemlediğin ilginç bir şeyler varsa paylaşabilir misin?
İstanbul Bienali için yaptığım üretim, öncelikle gravür olmak üzere baskı teknikleri hakkında olan bilgimi ve tecrübemi derinleştirmeme vesile oldu. Üretim süreci aynı zamanda bir öğrenim sürecine dönüştüğünde benim için hem daha heyecan verici oluyor hem de hata payını arttırarak sürprizlere açık olmamı sağlıyor.
Konularından bahsedebilir misin biraz?
Varoluş / oluşum / mistik denilebilecek derecede ama bir yandan da soyut, dokusal çalışmalar -hep bir doğa referansı var sanki…
Senin de keşif sürecinde olduğun bu yolculuk şimdilerde nasıl gidiyor?
Baskı işlerinde genellikle dokular üzerinden ilerledim. Aslında yaptığım şey, doğadan ya da gündelik eşyalardan elde edilen desenleri, aracı rolüne girerek ortaya çıkarmak ve bir araya getirmek. Bu elementler bir araya gelerek farklı hikâyeler ya da anılar anlatmaya başladığında ise iş kendi kendini oluşturmuş oluyor. Bunun olabilmesi için hem o akışa izin vermek gerekiyor hem de bir yandan ortaya çıkan tesadüfi izleri kayıt edecek bilgiye ve farkındalığa sahip olmak. Benim bugünkü anlayışıma göre, her tür sanatsal üretim biçimi için bu kurallar geçerli ve benim de ilerlemekte olduğum yol bu.